Artık geceler sabahlara daha bir uzak. Sen bana yüreğime uzak kaldıkça her şey çok uzaklarda. Seni düşünmeden uyuduğum geceler biliyormusun sabahlara hiç varmıyor. Tan ağarana kadar yorgun yüreğim seni düşünüyor. Oysaki sen çok uzaklardasın.
Ellerimi uzattığımda biliyorum sana ulaşamıyacak ellerim. Ellerim hep böyle boş kalacak. Sen uzaklarda olmasaydın belkide sevmek bu kadar acı vermezdi. Canım yanarken seni sevmek nedir sen bilirmisin ki??? Hiçbir zaman olmayacak sen ve ben için geceler boyu uykuları katletmek nedir bilirmisin. Gözlerine uykuların haram olması nedir bilir misin. Yokluğunda seni sevmek ve hiçbir zaman ulaşamıyacağını bilmek. Diyorumki bazen “ keşke ben her şeyi bilmeseydim “ Gecelerin uzunluğunu , senin uzaklığını , sevginin yoksunluğunu , ellerimin sana hiçbir zaman ulaşamıyacağını bilmeseydim… Belki bu denli sevmezdim. .. Kimbilir..
Her olumsuzluğuna rağmen , Uzaklarda oluşuna rağmen seviyorum . Öylesine bir tutku bu . Uzağımda olman bile seni benden alamıyor. Sevgini içimden söküp atamıyor. Bütün aşklar bütün aşıklar bu kadar umuttan ümitten yoksun mudur.. Peki söyle canımın içi Aşk umut değilmidir.
Aşk her sabaha binbir ümitle uyanmak değilmidir. Aşk bir meleğin safça yanağına kondurduğu bir öpücük değilmidir. Ben Aşkı böyle bilirken neden bizim kaderimizde umutsuzluk var…. Neden bizim aşkımızda yitirilmiş ümitler var. Neden Aşkımızın üstünde başka sevdaların kokusu var.
Biz kendi Aşkımızı yaşasak. Başka aşkların umutsuzluğunu bulaştırmasak aşkımıza. Sadece Sen ve ben beraberce bizi yaşasak. Ama hayat bizden ibaret değil öylemi Sorumluluklar her an yanıbaşımızda , mutlu edilmesi gereken birçok insan var değilmi.. Bizim mutsuzluğumuzda onların mutluluğu olacak değilmi. Pamuk ipliğine bağlı sevdaları yaşamaktan yoruldu yüreğim. Oysaki seninle olacağım üç beşgünün hayali bile yeterdi bana. Bir yerde okumuştum… “ Sadece seni seveni sevmek alışveriştir “ yazıyordu. Ne kadar da haklı sevildiğin sürece sevmek sadece alışveriştir aslında.. Sevilmeden sevebilir gerçek bir aşık…. Belkide yanlış bu … Ama seni sevmeme sen bile engel olamazsın bunu biliyorsun değil mi??? Şaşırma seni bu kadar seviyorum … Sen anlamasanda Aşıklar anlar benim halimden. Onlar benim derdimden anlar.
Offf(!)..., Bitanecik Biricik Aşkım Seni Çoook Özledimm.Bu Değerli Cümleleri Yazarken Gözlerim;Gözyaşı Damlalarımla Aktı,Sel Oldu...ve Aklım ,O Tertemiz Yüreğimle Her Zamanki Gibi Sadece Seni Düşündü.
Sevmek... Dile kolay, kalbe ağır duygu. Hatırlıyor musun ansızın çıkıp gelerek nasıl da yüreğime taht kurduğunu.
Ayrılıklar... Hüzünler... Gözyaşları... Hepsi zalimce birer birer gelip yüreğimin başköşesine oturmuşlardı. Hayat, simsiyah bir tüle sarılmış açılmayı bekleyen bir hediye paketi gibi önümde durmaktaydı.
Hüzün yüklü karabulutların hızla yüreğimi kaplamaya çalıştığı bir zamanda, inatla girdin kararmaya yüz tutmuş dünyama...
Kilometrelerce uzaktan, bambaşka bir şehrin, değişik havasıyla, taşıyla, toprağıyla... Umutlarıyla…
Şiirleriyle… Farklı yaşamı ve sevdalarıyla her şeyden önemlisi sevgi yüklü, sıcacık yüreğiyle geldin.
Karanlık bir girdabın içinde sürüklenmekteyken, tüm sevginle ve gücünle çekip çıkardın. Yaşamı yeniden sevmeme, hayata yeniden bağlanmama sebep oldun. Bu yüzden sevdim seni.
Öyle farklıydın ki, yüzyıllardır kapağının aralanmasını, içindeki gizemin keşfedilmesini bekleyen kara kaplı bir defter gibi görmekteydim seni.
Ben bu defterin kapağını ilk açtığımda, dokunmakta olduğum simsiyah ve sert yüzünün aksine, bembeyaz sayfalara yumuşacık bir yazıyla yazılmaya çalışılmış kocaman bir ömür gördüm.
Neler yoktu ki içinde, ayrılıklar, ümitsiz bekleyişler, kederler… Mutluluk getiren sevinçler, gözyaşları…
Yarınlara gülümseyerek bakan sevmeler... Daha neler... Neler... Kara kaplı deftere yazılmış, her bir cümle, yüreğime gemici düğümleri misali açılmamacasına, düğümlüyordu seni.
Günüm seninle başlıyor, gecem seninle bitiyordu... Sesini duyduğum zaman yüzümdeki goncalar gül misali açılıyor, dünyam seninle dönmeye başlıyordu...
Yolda yürürken, otobüse binerken, yemek yerken, insanlarla konuşurken, kısacası nefes aldığım her an, konuştuğumuz her cümle, anlattığın her hikâye, okuduğun her şiir beyimde yankılanıyordu.
Ben sensizliği bile seninle yaşıyordum… Bu yüzden seviyordum seni.
Hatırlar mısın? Gökyüzünden aynı beyazlığın yeryüzünde iki farklı şehre yağdığı bir kış günü, gece yarısına doğru aramıştın beni...
Eve gidiyorum, bu soğuk havada sesin içimi ısıtsın istedim demiştin. Biz birbirinden kilometrelerce uzakta, iki candık...
Konuşmaya başladık, konuşma uzadıkça, dışarıda olanca hızıyla yağmakta olan kara aldırmadan, sen park ettiğin arabanın içinde, ayaklarını hissetmekte zorlanana dek, bense soba yanmayan buz gibi bir odada soğuktan parmaklarım buz tutana kadar konuşmuştuk. Yaşamın her hali gelip geçmişti telefon tellerinden...
Hiç kimse, yağan kar altında kulağıma senin gibi şiirler okumadı. Hiç kimse bana senin baktığın gibi bakmadı… Hiç kimse beni, senin sevdiğin gibi sevmedi… Ve hiç kimse ama hiç kimse yüreğinin sıcaklığı bana senin kadar hissettiremedi.
İşte, O gecede, ne dışarıda yağan kar, ne de aradaki mesafeler bana şiirler okumana, beni sevdiğini söylemene engel olamamış, o ana kadar hiç kimse beni senin kadar mutlu edememişti. Sevdan bana yakıştığı için, sevdam sana yaraştığı için seviyordum seni...
Sana kavuşmak, seni sevmek kadar yasak ve imkânsızdı… Ben sadece olabilme ihtimallerini sevdim.
Ben kara kaplı bir defterin, bembeyaz sayfalarını sevdim… Beyaz sayfalarsa kendisine dokunan her eli…
Ben sana âşıktım… Sense aşk’a… Ben seni seviyordum… Sense mevsimleri…
Gelen her mevsimin kendine özgü bir güzelliği vardı, bu yüzden sen, sevemedin sadece beni...
Sen, baharda açan her bir gül tanesini sever gibi sevdin, yeni gelen her sevgiliyi...
Baharla her gelen sevgili için, unutup, sildin beni... Bil ki! bir ben silemedim yüreğimden seni... Çünkü ben seni
UNUTMAK İÇİN SEVMEDİM Kİ...ve... EN ACI ÖLÜM UMUTSUZLUKTUR ARTIK BENİM ADIMA
Denizde bir kum tanesi de olsa, umuttur umut. Yaşamaya sebep...
Hiç bitmez istekleri insanoğlunun. Kendimizi bilir bilmez biran önce büyümeye can atarız. Böylece salmaya başlamış işte köklerimizi hayata. “Keşke hiç büyümeseydim” demeye başladığımız vakit, çaresizliğimi kabul eder ve devam ederiz yürümeye, büyümeye. Ağır ağır, isteksizce. Kimi zaman bir el iter sırtımızdan usulca, koşaradım kimi zaman. Bağlanmak için bir umut ararız, yığınla buluruz. Önce iyi bir okul bitirmek isteriz, ardından iyi bir iş. Nice sevgiler gelir geçer hayatımın orta yerinden, kiminde acı çeker, kiminde çektiririz. Bir eksilip, bir çoğalırız. Kaybederiz bilmeden, hiç aklımızda yokken kazanırız. Böylece oturur benliğimiz, köklerimiz daha da derinlere iner. Umutsuz kaldığımız zamanlar da olur elbet. Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki. İsyan boşa; ne çocukluğumuz geri dönebilir, ne değiştirmeye yeter gücümüz geçmişi. Hep tutunacak bir dal buluruz, ya da dallarımızı onaracak birilerini.
Umutsuz kaldığımız vakit, öldük demektir.
Yaşamaya sebep, seni seçtim. Umudumsun...
Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyim şimdi. Bırak uçmaya, ayaklarımı yere basmaya yok mecalim. Uykusuz üç beş gecenin ardından iki kadeh içmiş gibiyim. Anlayacağın, bende mevsim hazan, hüzün soluyorum havadan. Köklerimden birkaçı sarsılmış, kopacak gibiyim yerimden. Ne kadar umutsuz kalsam da sensizliğimle, umut doluyum yine de işte. Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki. İsyan boşa; ne seni yar edebilirim kendime, ne dönebilirim artık gözlerimim sana değmediği yıllara. Tutunacak bir dalım var yine şükür ki, sesin çare olur yüreğime.